Medya
Çocukluktan itibaren toplum insanlara dış görünüşün önemli olduğu mesajını veriyor. Örneğin 3-4 yaşındaki bir çocuk çevresi tarafından sevimli olarak değerlendirilip sevilirken başka bir çocuk o kadar ilgi göremeyebiliyor.
Bunun yanı sıra çocukların televizyon karşısında daha fazla zaman geçirmesi, televizyon yoluyla ideal beden ölçülerine dair mesajları almalarına sebep olabiliyor. Televizyon dizileri, filmler, çizgi filmlerde genellikle ince vücutlu kadınlar ve kaslı erkekler başarılı, popüler, güçlü tipleri canlandırır. Bu nedenle, insanlar daha küçük yaşlardan başlayarak hayatta başarılı ve mutlu olmanın sırrının zayıf ya da kaslı bir görünüme sahip olmak olduğu inancına sahip olabiliyorlar.
Bu durum da insanın bedenine gereğinden daha fazla anlamlar yüklemesine sebep olabiliyor.
Beslenmeye dikkat etmek ve ölçülü egzersiz yapmak, bunu hayatın bir parçası haline getirmek beden ve ruhsal sağlığı açısından oldukça önemlidir. Yalnız fiziksel görüntüyü hayatın odak noktası haline getirmek ruh sağlığını bozabilir. Aradaki ayrımı iyi saptamak gerek.
Her ne kadar medyadan ve toplumdan kişinin dış görünüşünün ne kadar önemli olduğu ile ilgili mesajlar gelse de kişinin yeme bozukluğuna yakalanmasının temel sebebi olarak medyayı ve toplumsal mesajları suçlamak doğru olmaz.
Kişinin yaşam koşulları, aile ve arkadaş ilişkileri, kişilik özellikleri, duygu durumu, genetik yapısı yeme bozukluğunun oluşumunu tetikleyen faktörler arasındadır. Dolayısıyla televizyon ve dergilerden bağımsız olarak da bir kişi yeme bozukluğuna yakalanabilir.
Temelde, bilinmesi gereken en önemli şey, Anoreksiya Nervoza, Bulimia Nervoza , Aşırı Yeme Bozukluğu ve diğer yeme bozuklukları yemek veya kilo ile değil; psikolojik durum ile ilintilidir.
Öz güven eksikliği, kaygı, öfke ve stres gibi alta yatan başka sebepler vardır.
|